Yeni yılın başlamasıyla soğuk günlere doğru da giriş yaptık bu yıl. Aynı zamanda apartmanımızın girişinde beslediğimiz iki kardeş kediden birine coronadan ötürü veda ettik. İdil ve babası kediyi veterinerden almak için gittiklerinde İdil ilk kez ölümle karşılaşmış oldu. “Öldü gitti, annecim” dedi İdil. Sesinde hiçbir duygu yoktu. Havaya uçtuğunu söyledi. Veterinerdeki diğer hayvanlar daha çok ilgisini çekmişti. Ameliyat olan kediler ve o ortam daha çok aklını meşgul ediyordu. “Doğanın kanunu” diyerek ona başka çok kereler diğer hayvanların birbirini yemesi gerektiğini anlatmıştık, ama ölümü değil. Onun için daha dramatik olur zannediyordum ama ilginçtir ki olmadı.
Bu olayı takip eden haftalarda Şirinler’i izlerken eski- belki 20 yıl öncesinde çekilmiş bir bölümünde, Şirine’nin faresi Cızırtı da hayatını kaybetti. Şirine çok ağladı ve üzüldü ancak Şirin Baba gayet açık bir dille ölümün herkesin başına geleceğini ve bunun bir doğa kanunu olduğunu söyledi. Bu bölümü birlikte izlerken hiç müdahale etmedim. Şirin Baba söylenecek her şeyi söylemiş İdil de hiç yadsımamıştı.
Şimdiki çizgi filmler ve kitaplarla kıyaslarsak bu bölüm inanılmayacak derecede gaddar ve pedagojik açıdan uygunsuz. Ancak bir o kadar da şimdiki kitaplardan daha hayata bağlı, bu yüzden şunu düşünmeden edemedim ; çocuklarımızı böylesine izole bir duygu çerçevesinde yetiştirmek ne kadar doğru?
Einstein, çocukların hayal gücü için peri masallarının öneminden bahseder. Peri masallarını bilirsiniz; ölüm ve yaşam, kötüler ve iyiler içiçedir. Zalim ve dehşet verici olaylar yaşanır. Çocukken bu masallardan ben de çok okudum. Ancak derinlemesine üzüldüğümü hatırlamıyorum. Hatta aksine hiçbiri beni okuduğum ilk ve tek Ömer Seyfettin kitabı kadar çocuk kalbimi üzüp yaralamamıştır. O günden sonra Türk yazarların kitaplarını okumaktan çocuk aklımla bile imtina ettim. Yabancı kitaplarda anlamını veremediğim bir çekicilik, mutluluk ve huzur varken, Türk yazarların kitapları beni boğuyordu. Bugünün hayat gerçeklerinden arınmış medyalarıyla Kemalettin Tuğcu kitapları arasında bir orta yol olmalıydı. Kitap seçiminin ne denli önemli olduğuna dair çok düşündüm. Şimdi İdil için de ‘çocuk kitapları seçerken nelere dikkat etmeliyim’ e dair bir kaç madde yazmak istiyorum.
-
- Çocuk kitapları seçerken ben yabancı kitaplara öncelik veriyorum. Kimin ne düşündüğü konusunda hiç kafa yormadan söyleyebilirim ki yabancı yazarların pedagojik olarak yazdıkları kitaplar, seçtikleri cümleler, kitaplarında kullandıkları context çocuklar için çok daha uygun. Kabul edelim ki yaşadıkları hayat ve aldıkları eğitim bizim çok ilerimizde. Elbette ki harika Türkçe kitaplar da var. Ancak bizdekilerin aksine yabancı kitapların içeriğine bakarsanız çok ciddi yol ve yöntem izlediklerini görebilirsiniz. Benim en çok dikkatimi çeken husus; bir Türkçe çocuk kitabında temel amacın çocuğa illa ki bir ders vermek olduğu. Bu kitapların öylesine ruhuna işlemiş ki hikaye mutlaka bir kötü davranış içeriyor. Bundan kötü bir sonuç çıkıyor. Çocuk bundan bir ders alıyor. Bu ders birçok kez tekrarlanıyor. Çocuğun bu dersi anladığından emin olunduktan sonra araya başka nasihatler de sıkıştırılıyor. Ne kadar sıkıcı değil mi? İzlediğiniz her Türk çizgi filmine, çocuk kitabına bakın. Böyle bir yol izlediğinden adım gibi eminim. Oysa bir Julia Donaldson kitabını ele alalım. Kahramanın başından türlü olaylar geçer ancak çocuğun bu hikayeden alması gereken bir ders yoktur. Sadece yaşamdan bir kesit ele alınır. Ne doğru vardır ne yanlış; ne haklı ne de haksız. Eğlenceli olan yoldur, yolda başına gelenlerdir. Yolun sürprizleri veya sıradanlığıdır, çizimlerin güzelliğidir… Çocuk kitabı okur ve tatlı uykulara dalar. “Hımm, ben de bu dersi aldım artık böyle davranmayayım” demez.
- Yabancı ya da yerli kitaplar farketmeksizin dikkat ettiğim diğer bir husus somut ve soyut kavramların çocuğun yaşına uygunluğu. Kitap fazlasıyla soyut ifadelerden, duygulardan ve düşüncelerden bahsediyorsa üstünde hangi yaş için uygun olduğunu yazmasına bakmaksızın satın almıyorum. Eğer almışsam sadeleştirerek okumaya gayret ediyorum. Çocuğunuzun dil gelişiminin zihinsel gelişiminden önde olduğunu unutmayın. O size bir çok şeyden bahsedebilir. Ama bu onun bunları sadece bir papağan gibi ezberlemiş olabileceği gerçeğini değiştirmez.
- Küçük yaş gruplarında görselleri bol kitaplar elbette tercihimdir. Ancak koca iki sayfaya tek bir cümle yazan kitaplara da asla prim vermiyorum. Bu bir çeşit kazıktır!
- Tekrar ve ritim duygusu küçük çocuklarda öğrenmeyi her zaman hızlı ve eğlenceli bir hale getirir. Bol tekrar cümleleri içeren kitaplar -özellikle İngilizce öğretiminde tercihimdir. Three Little Pigs kitabında olduğu gibi aynı olay 3 kez tekrarlanır ve aynı ifadeler kullanılırsa bu cümleler akılda çok daha iyi kalır.
- Ben 3 yaşına dek aldığım kitapların çoğunda, ona uygun değilse metne bağlı kalmadan hikayenin aslına sadık kalarak cümleleri İdil’in seviyesine uygun hale getirerek okudum. Bazen sevdiğimiz bir sayfada görsellere bakarak çok uzun süre geçirebiliyorduk. Küçücük bir salyangoza dakikalarca baktığımızı, kendi içinde ona bir hikaye uydurduğumuzu hatırlıyorum. Çocuğunuzun seviyesine uygun olmayan yerleri okumaktan imtina ederseniz daha eğlenceli bir okuma vakti geçirebilirsiniz.
- Son olarak geçenlerde instagramda gördüğüm bir akımdan bahsetmek istiyorum: 1yılda100kitap… Bu nasıl bir mantıktır ki eğitim psikolojisi almamış insanlar kafalarına göre bir akım başlatabiliyorlar. Kitap okumak meyve suyu içmek gibi bir eylem değildir. Çocuk için tekrar, hayatının bu döneminde çok önemlidir. Aylarca aynı filmi izleyen çocuklar görmüşsünüzdür. Bu, onun hikayeyi kendi içinde sindirmek için yaptığı bir eylemdir. Bir kitap defalarca okutabilir. Zaman ve mental ease çocukların ihtiyacı olan şeylerden en önemlisidir. Onların hayata acleleleri yoktur. Bitirip atılması gereken kitaplar beyinlerine zarar verir. Durup uzunca düşünmek ve anlayabilmek isterler. Hikaye okurken bile arada durup resimlere göz atmalarını beklemek gerekir. Kendi hayatlarımızın acelesine onları da dahil etmemeliyiz. Bir yılda 1000 kitap okuyan- okunan bir çocuğun dönüp de baktığında ne hatırlayabileceği, öğrenebileceği düşünülebilir ki? Kitap seçerken gerçekten dikkat etmeliyiz. Bir öğretmen olarak öğrencilerimin kitap okumaktan nefret ettiklerini görmek beni gerçekten çok üzüyor. Bunun sebebinin öncelikli olarak yanlış kitapları zorla okutan diğer meslektaşlarımın ve velilerin olması ise çok daha üzücü.
Şimdilik bu kadar. Siz ne düşünüyorsunuz bilemem. Ancak tüketim toplumunda kitap okumanın gösteriş için yapılması beni çok üzüyor. Diğer yandan her kitaba kutsal muamalesi yapılması da… Kaliteli okumak amacımız olmalı sanırım. Hoşçakalın…