Kedi Günceme en son neredeyse iki yıl önce bir yazı girmiştim. Şimdi kucağımda, sütümle birlikte tüm vaktimi ,fikrimi,sevgimi ve ruhumu emen oniki aylık bir mazeretim var. Emerken bana, bedenime öyle bir sarılıyor ki her seferinde onu ilk kucağıma aldığım ana dönüyorum. Kollarıyla beni sarmış, gözleri sabitlenmiş ya da kapalı… Sessiz ve yumuşak bir zaman puf puf… İki yıldır çekilen dertlerin mola vakitleri o anlar.
The Stories of Your Life
Çok mu mutluyum, bulutlarda mı geziyorum? Hayır! Gece onlarca kez uyanıp uyuyor, bir gözüm açık halde sızıyorum. Eğilip kalkmaktan kronik bel ağrısından muzdaribim. Özel yaşantım, hobim,ilgi alanlarım yok oldu. Filmler,kitaplar, kocam listenin en son sırasında. Bir de küçük oğlum Ekşi… Onu o kadar özlüyorum ki! “Ancak en üzgün çocuğunuz kadar mutlusunuzdur” diyor ya Murat Menteş. Bir yanım hep hüzünlü, kalbimin yarısı hep onda. Hayatta bana gönderilen bu iki melek şimdilik tek yaşantım. Hiçbir şeyle uğraşamıyorum şu sıralar ama biliyorum ki bu günler de geçecek. Bu coğrafyada kızlar annelikle, oğullar şehitlikle kutsanır.Ama benim anneliğin kutsal olmadığını bilecek kadar aklım başımda. Bu anları kendim için yaşıyorum. Mutlu olduğum kadar da mutlu edeceğimi biliyorum.
Dünya sizin bir çocuğu büyütüp yetiştirmenizle değil sizin kendi eylem ve fikirlerinizle değişebilir. Bunun için de anne olmanıza gerek yok dostlarım. O yüzden kendinize iyi bakın!